Jim Bergeson “Eğer dinlemek istersen veri seninle konuşur” dedi ve veriye merak duyanların sıkça alıntılayacağı bir sözü internet tarihine bıraktı. Kendisi yıllarca önemli firmalarda yöneticilik yaptı. Onun ve diğer pek çok stratejistin veri odaklı yaklaşımı iş dünyası için önemli bir yol haritası oldu. Öyle ki firmalar veri odaklı çalışma yaklaşımını üretim süreçlerinin ötesine, reklam çalışmalarına ve çalışan sadakatine kadar taşıdılar. Peki bugün veri gerçekten bir etki yaratıyor mu? Gerçek bir etkisi varsa çalışan bağlılığını sağlamak için veriyi kullanabilir miyiz?
İK’nın Geleceği : İK ANALİTİĞİ
Günümüzde geliştirilmiş marka imajı yeterli bir stratejik araç değil. Şirketler, en yetenekli ve şirket kültürlerine uygun bireyleri marka değerini kullanarak yakalamanın ve elde tutmanın yetersiz olduğunun farkında. Bu durum yeni bir trendin doğmasına neden oldu, “Veri Odaklı Yaklaşım”. Karar verme ve takip süreçlerinde verinin etkin kullanımını ifade eden bu tanım bütün endüstriyi etkisi altına almış durumda. İnsan kaynakları yöneticilerinin daha sağlıklı karar vermek için veriyi kullanması şart. Özellikle şirket gelirlerinin %40 ila %80’ni insan kaynaklarına ayrılıyorken.
Veri ile nasıl karar verilir? Hadi bakalım...
İşe Alım: Veriler Var, Peki Ya Yetenekler?
Günümüzde şirketler, aday takip sistemleri (ATS) kullanarak başvuruları, mülakat süreçlerini ve işe alım sürelerini detaylı bir şekilde ölçülebiliyor. Ancak, bu verilere sahip olmak tek başına yeterli değil. İşe alım sürecinin 45 gün sürdüğünü, X üniversitesinden 50 kişinin katıldığını, bilmek, bu sürecin iyileştirilmesi için bir adım atılmadığında bir fayda sağlamıyor.
Özellikle teknik roller için fazlaca mülakat turu eklemek, adayları yorabiliyor ve başka iş fırsatlarına yönelmelerine neden olabiliyor. Veriler, hangi aşamalarda aday kaybı yaşandığını ve sürecin nerede yavaşladığını gözler önüne serer. Bu nedenle, gereksiz mülakatları azaltmak ve adaylarla etkili bir iletişim süreci yürütmek kritik öneme sahip olabilir.
Performans: Ölçmek Yetmez, Geliştirmek Gerekir
Kurumlar, çalışan performansını KPI ve OKR gibi metriklerle detaylı bir şekilde takip edebiliyor. Ancak, bu veriler çoğunlukla sadece terfi kararlarında veya performans düşüklüğü nedeniyle işten çıkarma sürecinde kullanılıyor. Melon'un 2024 Kasım Ücret ve Yan Haklar raporuna göre, teknoloji sektöründe OKR sistemini kullanan şirketlerin yarısı bu yaklaşımın çalışan performansı üzerinde etkili olduğuna inanıyor ancak çalışan gelişimini destekleyecek somut adımlar atılmıyor.
Performans verileri, sadece değerlendirme yapmak için değil, aynı zamanda gelişim fırsatları sunmak için de kullanılmalıdır. Düşük performans gösteren çalışanları destekleyici eğitim programlarına dahil etmek ve yüksek potansiyelli bireylere özel kariyer yolları oluşturmak, hem işveren hem de çalışan için uzun vadeli fayda sağlayabilir.
Ücretlendirme: Rekabeti Göz Ardı Etmek Risk Taşıyor
Piyasa verileri, ücret politikasının sektörle ne kadar uyumlu olduğunu göstermek için kritik bir kaynaktır. Ancak, birçok şirket piyasa ortalamasının altında ücret sunarken yetenek kaybı yaşandığını göz ardı edebiliyor. Aynı zamanda, dışarıdan gelen yeni çalışanlara daha yüksek ücret sunarken mevcut çalışanların ücretlerini aynı seviyede tutmak, iç huzursuzluğu ve motivasyon kaybı yaratabiliyor.
Bu durumu önlemek için şirketlerin piyasa verilerini düzenli olarak takip etmesi ve rekabetçi bir ücretlendirme stratejisi oluşturması önemlidir. İç terfilerde adaletin sağlanması ve çalışanların emeğinin karşılığını alabilmesi, bağlılığı ve verimliliği artırabilir.
İletişim: Geri Bildirimlerin Değerlendirilmesi
Çalışanlar, iç iletişim platformlarında görüşlerini paylaşıyor, öneriler sunuyor ve bazen eleştirilerde bulunuyor. Ancak, bu geri bildirimlerin sadece kayıt altına alınması yeterli değildir. Özellikle olumsuz geri bildirimler dikkate alınmadığında çalışanlar kendilerini duyulmamış hissedebilir ve motivasyonları azalabilir.
Bu nedenle, şirketlerin anonim geri bildirim mekanizmalarını teşvik etmesi, açık forumlar oluşturması ve çalışanların yönetimle doğrudan iletişime geçmesini sağlaması önemlidir. Geri bildirimlerin sadece kaydedilmesi değil, aynı zamanda bu bildirimlere dayalı olarak somut adımlar atıldığının şeffaf bir şekilde paylaşılması, çalışan memnuniyetini ve iş yeri bağlılığını artırabilir.
Veriyi Kullanmak, Geleceği Şekillendirir
Jim Bergeson'un da dediği gibi, "Veri sizinle konuşur, ama sadece dinlerseniz." Veri odaklı bir yaklaşım, sadece raporlar oluşturmak için değil, şirketlerin stratejik kararlar alması için de kullanılmalıdır. İK analitiği, çalışan bağlılığını artırmak, yetenekleri elde tutmak ve gerçek bir etki yaratmak için güclü bir aracıdır. Peki, sizin şirketiniz bu verileri etkin kullanıyor mu, yoksa sadece toplamakla mı yetiniyor?