Geri dön: Blog Yazılarımız

Felsefesini Bilmediğiniz İşin Teknisyeni Olursunuz

Sure Köse Ulutaş
by Sure Köse Ulutaş

Friedrich Nietzsche'nin "Felsefesini bilmediğiniz işin teknisyeni olursunuz." Profesyonel yolculuğumda sıkça rastladığım bir gerçekliği ifade ediyor; dijital dönüşüm, Agile dönüşümü, OKR Dönüşümü gibi projelerde şirketlerin sıkça düştüğü bir tuzağı açıklıyor: İşin felsefesini göz ardı ederek, yalnızca araçlara, rollere, çerçevelere ve formatlara odaklanmak. 

Yıllardır şirketleri gözlemledim ve anladım ki, sadece araçları ve süreçleri değiştirmek, çoğu zaman yüzeyde kalıyor. Gerçek bir dönüşüm, bu araçların ve ritüellerin altında yatan derin felsefeyi, organizasyonun her katmanında anlamak ve benimsemekle başlar. Bu, tüm dönüşüm süreçlerinin zihinsel ve kültürel bir değişimi de gerektirdiği anlamına geliyor. Bu süreç, deneme cesareti, bazen başarısızlık ve ardından konfor alanını terk etme zorunluluğunu beraberinde getiriyor. 

Zihinsel değişim, her bağlamda en zor olanıdır. Kazan-kaybet üzerine kurulu alışkanlıklarımız, sonu belirsiz yeni oyunlar oynamaya cesaret etmemizi engeller. Gerçek dönüşüm, özellikle liderlik düzeyinde başlar ve liderler, değişimin sadece alt kademedeki çalışanlar için değil, herkes için geçerli olduğunu göstermeli. Liderlerin kendi davranışlarını değiştirerek örnek olmaları, bu sürecin ayrılmaz bir parçasıdır. 

Bir organizasyonun gerçekten çevik olduğunu değerlendirmek için,  organizasyonda yer alan çevik rollerin sayısına bakmak yerine, organizasyonun temel düşünce biçimi, karar alma mekanizmaları, pazar gereksinimlerine ne kadar hızlı yanıt verdiği ve yeniliğe ne kadar liderlik ettiği gibi davranış biçimlerine bakmak gerekir. Simon Sinek'in "Sonsuz Oyun" kitabı, bu konuda ilham almak isteyenler için güzel bir kaynak. 

Hangi kültürel dönüşüm süreci olursa olsun, metodolojilerin köklerine inerek ve altında yatan felsefeyi anlamak, bu felsefeyi düşünce ve davranış biçimine dönüştürmek, gerçek ve kalıcı dönüşümleri mümkün kılar.  

Öyleyse soruyorum: Organizasyonlarımızda bu felsefeyi ne kadar iyi anlıyor ve uyguluyoruz? Dönüşüm sürecinde gerçekten derinlemesine bir değişim mi yaratıyoruz, yoksa yüzeyde mi kalıyoruz?

Blog Yazılarımız